top of page

İYİ ÇEVİRİ BİR SANATTIR - YAZI DİZİSİ - 1

Sanat bizi hayata bağlayan, günlük yaşantımızı rutin olmakta çıkaran, bir renk, anlayış ve perspektif katan ve bizi zenginleştiren bir unsurdur. Çevirmek veya çevrilmiş bir metni düzenlemek, kelimelerin dünyasında dolaşmak ve dille ilgili yaratıcı çözüm ve karşılıklar bulmaya çalışmak bakımından sanatçının üretimine benzeyen ayrı bir bağlayıcı işlev görür. Özenle hazırlanmış akıcı bir çeviriyi okumak da öyle. Zaman zaman renkli veya karakalem desenler çizmeyi herkese, özellikle meslektaşlarıma öneriyorum. Beyinimizin, belli bir bilişsel işlevle ilgilenirken farklı bir bölgesinin dinlendiğini daha ortaokul yıllarımızda duymaya başlamışızdır. Örneğin, Fransızca öğrenme sırasında yoğun metabolik etkinlik gösteren bölgeler matematik çalışırken dinlenir. Sanatla aktif olarak ilgilenmek okuma, anlama ve iyi çevirme becerilerini olumlu etkilemenin yanısıra geçmiş ve günümüz sanatçılarının eserlerine ve hatta hayatlarına eğilmemizi de sağladığı için bizi zamanla hayatın farklı renklerine de ulaştırır.


EMPRESYONİST SANATA AMATÖR BİR BAKIŞ

Empresyonizm, çoğu sanatçıya ilham kaynağı olmuş, çok etkili ve etkileri halen süren bir sanat akımıdır. Bu yazıda, değişen toplumsal koşulların, örneğin Fransız İhtilali’nin empresyonist sanata olan etkilerinden, ünlü empresyonist sanatçılardan ve bu sanatçıların kişisel yaşamlarının sanatlarına etkilerinden bahsetmek, ardından bir empresyonistin yaptığı resmin nasıl yorumlanabileceğine değinmek istiyorum.


EMPRESYONİZMİN TANIMI

Empresyonizmin sözlük anlamı “doğayı, gerçekte olduğu gibi bütün ayrıntılarına bağlı kalarak değil, ondan edinilen izlenimin ölçüsüne göre anlatan, doğrudan doğruya gerçeği, nesneyi değil de onun sanatçıda uyandırdığı duyumları veren sanat akımı” olarak verilmektedir1. Empresyonistler, ilk birkaç sergilerinde çağdaşları tarafından ciddiye alınmamıştır. Fakat aslında, sanatı geliştirmekle ilgili bir hamledir yaptıkları. Bu, en iyi aşağıdaki cümlelerle ifade edilebilir:


“Empresyonist devrim, pozitivizmin bayrağı altında savaşmıştır; her şeyin, doğanın basit bir reprodüksiyonu olmadığı özgürce resmedilmesini dilemiştir. Gözün algıladığı şekliyle saf görüntüyü yakalamak istemiştir. (The impressionist revolution fought under the banner of positivism, wished to free painting of everything which was not a simple reproduction of nature, it wished to capture the purity of the image as perceived by the eye).7


ÜNLÜ EMPRESYONİST SANATÇILAR

Ünlü empresyonistlerin sanat tarihi kronolojisindeki sırası şöyledir: Pissaro, Manet, Degas, Cezanne, Monet, Renoir, Gaugin, Van Gogh ve Toulouse-Lautrec. Aralarından Cezanne, Gaugin, Van Gogh ve Toulouse Lautrec “empresyonist-sonrası akım öncülerinin devleri” olarak isimlendirilmektedir. Cezanne’nin sanatı, 19. Yüzyılda gerçekleşen sanat devriminin değerlendirilmesinde önemli bir adım olagelmiştir; fakat sanatının gelişimi göz önünde bulundurulunca, hem empresyonist hem de empresyonist-sonrası sanatçı olduğu söylenebilir; çünkü klasik sanatçılardan etkilenmiştir ve başlarda bu yönde resim yapmakla birlikte, daha sonra doğayı da resmetmiştir. Sanat tarihinde, kübizmin öncüsü olarak da bilinmektedir.


Bazı kaynaklarda, Degas’ın “empresyonizm-karşıtı” olduğu söylenmektedir. Hepsine olmasa da empresyonist sergilere katılmıştır Degas. Kendisine bir empresyonist denmemesi için geçerli bir sebep yoktur; çünkü “anlara”, “harekete” ve “izlenime” önem vermiştir. Kendi anlatımıyla:


“Hiçbir sanat, önceleri, benimkinden daha az spontane olmamıştır. Yaptığım şey, derinlemesine incelemenin ve en büyük ustalarım olan ilhamın, spontanlığın ve tabiatın çalışılmasıdır. Ben bir şey bilmiyorum.” (No art was ever less spontaneous than mine. What I do is the result of reflection and study of the greatest masters; of inspiration, spontaneity, temperament. I know nothing.”2


EMPRESYONİST SANATÇILARIN AİLELERİYLE VE TOPLUMLA İLİŞKİSİ

Degas, kalbinden gelen ve kendisine bir ressam olmasını söyleyen sesi dinleme konusunda başlarda anne ve babasıyla çelişkiye düşen ilk ressam değildi. Sanat tarihine göz attığımız zaman, birçok sanatçının ailesinin, çocuklarının sanata yönelimini önlemeye ve onları örneğin hukuk gibi farklı branşlarda eğitim görmeye zorladığını görüyoruz. Degas da böylesi bir tutum sebebiyle evini terk etti. Bundan, yani yaşam koşullarından dolayı bazı sağlık sorunları ortaya çıktı ve bu sorunlar hayatının sonuna dek peşini bırakmadı. Monet’in hayatı da başka bir örnektir. Bu tutum, bugün de bazı aileler için geçerliliğini korumaktadır. Fakat anne ve babalarının, bu sanatçıları sonunda kabul ettiğini ve hayatlarıın ileri aşamalarında desteklediğini de eklemek gerekir. Bu nihai kabulleniş, hem ünlü olmaları yolunda hem de tarih sayfalarında onaylanmaları bakımından, önemli bir rol oynamış olmalı.


Bu yazıya başlamadan önce “Bir sanatçının çalışması, kendi kişisel yaşam deneyiminden etkileniyor mu? Eğer öyleyse, tamamen mi yoksa kısmen mi etkileniyor? Ya da, sanatı, sosyal ve tarihi olaylardan etkileniyor mu?” gibi soruların cevaplarını merak ediyordum. Dolayısıyla biraz araştırma yaptım ve cevaplar aradım. Bu tarz sorular sıkça soruluyor aslında. Cevaplardan birisini, Gombrich’in “Sanat Tarihi” adlı kitabında, yani gerçekçi ifadesiyle “Sanatın esas amacının kişiliğin ifadesi olduğunu savunan bu görüş, yalnızca, sanat tüm diğer amaçlardan bağımsızlaştırılabilirse kabul edilebilir“ olarak bulabiliriz. (The opinion which says that the real aim of art is the expression of personality, could be acceptable only if art is rescued from all other purposes).13


Tarihi olguların sanat tarihindeki hatta literatürdeki etkisini vurgulamak önemlidir. Fransız Devrimini takiben, endüstri devrimi el yapımı sanat ürünlerinin derinliği ve gerçek değeri gibi bazı değerleri gündeme getirmiştir. Dahası, kaba ve ucuza mal edilmiş ürünler “sanat eseri” olarak satılmaya başlanmıştır. Bunun sebebi, o çağda doğmakta olan yeni bir orta sınıftır. Sınıflaşmayı etkileyen çoğu çarpıcı olay Fransa’da, en sık olarak Paris’te gelişmiştir. Ressamlar Montmarte’de bulunan “Cafe Guerbois” adlı mekânda birçok renkli söyleşi yapıyordu. Sonuç olarak, empresyonizmin, tarihsel kökeni eski olan ve müzik alanında Beatles grubunun yaptığına benzer bir sanat devrimi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.


EMPRESYONİSTLERİN DİĞER SANATÇI VE YAZARLARLA İLİŞKİLERİ

Kişisel koşullar değerlendirildiğinde, yine geçmişten günümüze çok fazla sanatçının resim sanatının gelişimi esnasında acı çekmek zorunda kaldığını görüyoruz. Empresyonist sanatçıların çoğu, açık havada çalışmaktan ve normalden fazla güneş ışığına maruz kalmaktan dolayı ileri yaşlarında kör olmuştur. Klasik akademi eğitimini reddetmiş, sınıfları terk etmiş ve resim yapmak üzere ormanlara veya tarlalara gitmişlerdir. Bazı empresyonistler, birbirinin sanatından etkilenmiştir: Örneğin Manet, Ingres’ten; Degas da Manet’ten... Bazıları birbirini resmetmiştir: Örneğin Manet, Monet’i... Bazıları arkadaş olmuştur. Örneğin Pissaro ve Cezanne birlikte aşağıdaki fotoğrafı çektirmiştir (Resim 1).

(Resim 1)


Diğer bir özgün örnek verecek olursak Renoir’in resminin, Delacroix’den ve Manet’den “güçlü biçimde etkilendiği” görülmektedir3. Bu etkilenme biçimleri, bilimsel bilgi ve edebiyat için de geçerlidir. Sanatın, yalnızca, daha az birikimsel olduğundan söz edilebilir; çünkü yeni bir girişim, bu geçmişe ya da tarihe ihtiyaç duymakla beraber, ona daha az bağımlıdır. Ben hobi olarak empresyonist tarzda resimler yapmayı seven bir amatör olarak Emerson’un “Yeni sanat daima eskisinden köken alır” (“the new art is always formed out of old”) sözleriyle ifade ettiği fikirlerine katılıyorum.


Burada ilginç olan nokta, Emile Zola gibi bazı çok önemli edebiyatçıların da aynı dönemde eserleriyle görünür olmasıdır. Burada sanatla edebiyatın ilişkisini bir kez daha görebiliriz. Edgar Degas da benzer biçimde, Guy de Maupassant ile yani dönemin başka bir meşhur yazarıyla ilişki içindeydi. Kaynaklarda ifade edilme şekline bakarsak:

“Degas’ın sanatının az ama öz yapılan kıymet takdiri, bir keresinde sahibi olduğu, Piyer ile Jan kitabının ilk baskısında yer almıştır.” (A succinct appraisal of his art was contained in a book which he once owned, a first edition of Pierre et Jean”).7


Bu kitapta, “Edgar Degas’a, hayatı, kendi dilediğim şekilde resmetmeyi başarabileceğim şekilde resmeden ressama” yazıyordu. Bu yazının tarihi 1888 idi ve “Guy de Maupassant” imzası taşıyordu.


EMPRESYONİST FİKİRLER NE ANLAMA GELMEKTEDİR?

Empresyonist fikirler uyarınca, “sanatçıdan alınan izlenim doğrudur. Bu, her gerçek sanatçının resme karşı, ancak gerçeğe karşı olmayan girişimidir; gerçeğe değil, gerçeğin görünümüne karşı olan”. Çünkü “gözün retinası, gerçek kaybolduktan kısa bir süre sonra da gözdeki izlenimi tutar”. Empresyonizm fikrini kısaca özetleyecek olursak:


“Gerçeği resmet bakalım etkisi ne olacak? Fener ve tekerlek, yıldızlardan gelen ışıklar, göreli olarak orada duruyor ve hareketsiz kalıyor” olacaktır. Çünkü “yaşamın nesneleri, bir çiçek, bir ağaç, bir adam... Hepsinin gerek pasif gerekse aktif olarak hareket gücü vardır”.9

Bu fikirleri destekleyici bir çalışma olarak Degas’ın ünlü dansçıları gibi, “Degas sıklıkla hareket halindeki iki figürü karşılaştırır veya karşıtlıklarını gösterirdi” ifadesini sunabiliriz (Resim 2).


(Resim 2)


Tüm bu bilgiler ışığında, bir resim gördüğümüzde empresyonist akım etkisinde kalıp kalmadığını, ya da ressamın hangi sanatçıların eserlerinden etkilendiğini bir nebze yorumlayabiliriz. İzlenimler güçlüdür; keza izlenimci sanatçılar da öyle.

23 Nisan 2021

N. Ceren Sümer


YARARLANILAN KAYNAKLAR

1) TDK Güncel Sözlük

2) Degas, Daniel Catton Rich, Pocket Library of Great Art, 1953

3) Lives of famous French painters, Herman J. Wechsler, Cardinal Edition, Feb 1952

4) Webster’s New World Dictionary, The World Publishing Company, 1969

5) Selected Essays-Art, Ralph Waldo Emerson, Best Loved Classics Series, printed in USA

6) How to Jude of a Picture, John C. Van Dyke, 1889, New York

7) The World of the Impressionists, François Mathey, 1961, London and Thames Hudson

8) The Painting of Modern Life-Paris in the art of Manet and his followers, T. J. Clark, 1990, USA

9) Empresyonist ressamlar-Hayatları ve eserleri, Sadun Altuna, Hayat Yayınları, 1970

10) Büyük ressam ve heykeltıraşlar, Zahir Güvenli, Varlık Yayınları, Kasım 1964

11) Cezanne-Çözümleyici Fırça, Alkım Yayınevi, 1998

12) 19. Yüzyıl Avrupa’sında Heykel ve Resim Sanatı, Kabalcı Yayınları, 1997

13) Sanatın Öyküsü, E.H. Gombrich, Remzi Kitabevi, 1992

14) The Great Artists Book 10, Degas, 1978, New York







 
 
 

Comments


bottom of page